14 Haziran 2009 Pazar

İçimdeki sıkıntıyla birlikteliğim ve hiç gelmeyen tren...

Nasıl bir geç kalınmışlık hissiyatıdır bu bilemiyorum. Aslında bir tren yolculuğuna çıkacaktık içimdeki sıkıntıyla. O sadece beni ağırlamaya gelmişti, ancak görünen o ki, ben treni kaçırdım o da yanımda kaldı. Gitmedi, bırakmadı beni. Hiç iyi bir dost da olamadık onunla. Bazen o beni yedi bitirdi, bazen ben onu yedim bitirdim. Bir sonraki treni bekleyip duruyoruz hâlâ onunla. Ne evlere sığdık, ne sokaklara birlikte. Bazen o en yakın arkadaşı mutsuzluğu çağırdı, bazen en yakın arkadaşım Neşeyi çağırdım beraberimize. Ama hâlâ bu hissiyatlarla devam ediyoruz beklemeye. Herşeye geç kaldık. Aşklara, sevdalara, görevlere, sorumluluklara... Korkularla doldurduk içimizi beklerken. Yeni dostlar edindik, ansızın içimdeki sıkıntı tek arkadaşım olmaktan çıkınca, birlikteliğimiz bozuldu. Ama dostlar gidince, sevgililer yok olunca yine onunla başbaşa kaldım. Bazen başımın etini yedi durdu, kendimi keserek onu yok etmeye çalıştım. Bazen bana bağırdı, ben de etrafa bağırmaya başladım. Bazen beni korkuttu, herşeyi kaybedebileceğimi düşünerek kaçıp gittim. Ama bu birliktelik hiç bitmedi. Ne zaman trenim gelecek ve ondan ayrılacağım bilmiyorum. Sadece umutla bekliyorum. Umutla...

Hiç yorum yok: