21 Haziran 2009 Pazar

Nice yıllar ve sonra nice yıllar daha...

Herşey acının çevresinde dönüyor. Gerisi ayrıntı, hatta önemsiz. Madem ki sadece kötü olanı anımsıyoruz .Tek gerçek olan, acı verici duyumlar sadece, ötekileri yaşamanın hemen hemen hiç bir yararı yok. Özgür olduğumu "hissediyorum" ; ama böyle olmadığını biliyorum.

Sanırım kim olursa olsun, birini benimser benimsemez, ilk anda onu kıskanıyor, sonra acıyor ve ardından da küçük görüyor onu. Onlar ne kadar konuştularsa, o kadar başardılar ölmeyi! Zaten yaşamak savaşı kaybetmekti birinin hayatında. Çünkü onlar, herşeyin üstündelerdi, hiçbir şeye karışmamışlardı! Kısacası arzu etmeyi "unutmuşlardı"...

Ancak tutkularım uyudukları zaman huzura kavuşuyorum. Onlar uyanır uyanmaz bir kaygıdır alıyor beni. Hayat bir tutku hâli aslında. Köstebeğe derin tünelleri kazdıran da tutku. Tutku gerçekte her yerde, hatta ölülerin gözlerinde bile. Ancak bir tek o insanların gözlerinde yok!

Artık kendimi tatmin etmeye çalışıyorum. Önemli olana önem vermekten vazgeçilseydi, varolmak tümüyle imkansız bir girişim olurdu. Yaşayan herşey gürültü yapıyor - bir tek onlar hariç. Artık sessizlikten de korkuyorum.

Aslında tek bir şey önemli ; YİTERKEN VAROLMAYI ÖĞRENMEK ! Oysa ki ardına düştüğümüz her şey, acı gereksinimimizdendi. Kurtuluşu arama, bu arayışın kendisi, en etkili ve en güçlü acıdır zaten. Düşerken son bir kez yalana, unutma; başkalarının dinlendiği bir uykudan uyanmak için nice yıllar ve sonra bu uyanıştan kaçmak için nice yıllar daha... Kolay gelsin!

Hiç yorum yok: