4 Mayıs 2010 Salı

Aleksandr Sergeyeviş Puşkin'den

size yazıyorum –daha ne denir?
hem daha ne söyleyebilirim ki?
şu an, biliyorum, elinizdedir
hor görüp cezalandırmanız beni.
bu benim mutsuz kaderimdir,
bir damla acıyı koruyarak siz,
elbette beni terketmezsiniz.
susmayı tercih ettim ben önce;
inanın: şu rezil yaşamımdan
haberiniz olmazdı hiçbir zaman,
bir ümide kapılmış olsam bile
nadiren, haftada bir sözgelimi
bizim köyde görebilseydim sizi,
yalnız sizi duyarak, işiterek,
size bir sözcük söyleyerek ve
düşünmek, aynı şeyi düşünmek işte,
sizinle yeniden görüşünceye dek.
ama derler ki, ürkeğin tekisiniz;
sıkılırsınız ıssız ve köylük yerden.
bizlerse... pek gösterişli değiliz,
gerçi hoşnutuz o yalın halinizden.

hem niye ziyaret ettiniz bizi?
terkedilmiş köyün ıssızlığında
ben hiçbir zaman tanımazdım sizi,
tanışmış olmazdım orda acıyla.
acemi gönlümün heyecanını da
zamanla dize getirip -kim bilir?-,
belki kalbime göre bir dost bulurdum.
onun için sadık bir eş olurdum
ve erdemli bir anne, ne denir.

başkası!.. hayır, düyada kimim var,
hiç kimseye kalbimi vermezdim ben!
o yüksek bir kurulda alınan karar,
o göğün dileği: sana aitim ben!
bütün hayatımın güvencesiydi
sana bağlı kalışı bir buluşmanın;
biliyorum, tanrı gönderdi seni,
mezara kadar beni koruyansın...

bana rüyalarımda gelmiştin sen,
görünmesen de yakındın canıma,
bakışların baygınlık verirdi bana,
bir ses duyulurdu gönlümde senden
çoktan beri; hayır, rüya değildi bu!
sen ancak girdin, tanıdım o an,
kendimi kaybettim, bendim yanan,
düşünerek fısıldadım: ta kendisi!
doğru değil mi? duymuştum seni:
benimle sessizce konuşmuştun.
fakire elimi uzattığımda
veya duayla rahatlattığımda
hüznünü bu heyecanlı ruhumun?
ve sen o sırada gözüme değdin,
bu şirin görüntü sen değil miydin?
saydam bir karanlıkta sönüp yanan
ve usulca başucuma yaslanan?
sen değil miydin sevgiyle, hazla
ümidin sözünü bana fısıldayan?
kimsin sen, koruyucu bir melek mi?
veya yoldan çıkaran sinsinin biri?
kuşkularımı çöz, ortadan kaldır.
belki de hepsi, boşa gidecek
acemi bir gönlün aldanışıdır:
ve bambaşka bir şeye hükmedilecek...
ama ne olursa olsun! ben yazgımı
bak senin ellerine veriyorum,
karşında dökerek gözyaşlarımı.
beni savun diye yalvarıyorum,
düşün bir: ben burada ne çok yalnızım,
kimse beni anlamak istemiyor,
aklın gücünü yitirmiş demiyor
ve benim sessizce can vermem lâzım.
seni bekliyorum: bir tek bakışla
şu kalbin ümidine canlılık ver
veya bu ağır rüyayı kesiver.
heyhat! o hak ettiğim sızlanışla!

kesiyorum! tekrar, dehşet vericidir...
utanç ve korkuyla donakalıyorum.
ama onurunuz benim güvencimdir
ve ona yiğitçe teslim oluyorum...

Hiç yorum yok: