Hadi bana bütün ıstıraplarını yükle,
Olmayan şey olana ne vakit yüklenir oldu ki?
Desen de...
Istıraplarım yoksa duygularım da mı yoktur yoksa?
Bilse, konuşsa veya sorsa
O zaman ne değişirdi ki hayatlarımızda? Zaten acıyorduk ki
Metafizikî adamlar gibiyim!
İnsanım etten ve kemikten oysa ki - bırakalım bu yalanları
Kesmişlerdi kollarını ve budamışlardı ruhunun dallarını,
Oysaki daha derinden kesmeliydi jiletle bileğini o,
Yahut dinlemeliydi Kitab-ı mukaddesteki şu sözleri:
İnsanoğlu acı çekmeli, reddedilmeli, öldürülmeli ve üçüncü gün
dirilmelidir (8:31)
Rab'bı bilmek için önce kendini bilmeliydi herkes.
Ya ağacı iyi, meyvesini de iyi sayın; ya da ağacı kötü, meyvesini
de kötü sayın. Çünkü her ağaç meyvesinden tanınır.
Dese de, ben köksüz... Âdem’i cennetten kovduran incir ağacı
gibiyim...
Anam yahut babam çıksın ve söylesin,
Hayatımızda güzel olan her şeyin nedeni olan tohumu benim için
nerede attınız? Söyleyin! Bakayım, büyümüş mü?
Şehvet topuklarınızı kemiren bir orospuyken nasıl yürümeyi
başardınız yıllarca?
Ve kabulleniş kaderi... Sevgi ve korku ile yalınsızlıklarca…
Zaten Tanrı değil miydi bir şeyleri değiştirmemiz için
gövdemizden kendi elleriyle bizi yaran?
Ve bize aklı veren?
Ve dertleri de tabii…
Amin
Amen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder