23 Aralık 2010 Perşembe

Godot'yu Beklerken

Ben Godot kadar kötü değilim dedi bana. Godot hiç gelmeyeceği halde Vladimir ve Estragon'a geleceğini söylemiş. O Godot gibi değilmiş, sadece biraz şaşkınmış. Tüm yaşadıklarımızın sebebi buymuş.

Tek temennim hayatlarımızı Samuel Beckett'in çifte kahramanları gibi yaşayacaksak bari Mercier ile Camier gibi olmamız dedim ona.

Sanırım kitabı okumamıştı. Sonrasında bir tek cümle dahi kurmadı. Zaten her nedense sürekli tek cümlelik iletişimler halinde diyaloglarımızı kurgulamaya özen gösteriyor. Eğer hala 16 yaşında olsaydım bu gerçekten çok ilgi çekici olabilirdi benim için.

Ancak son yıllarda kendini ifade edemeyen insanlar bana sarımsaklı yemekleri anımsatıyorlar. İlk başta tadı güzel gelebiliyor ama fazlası gerçekten mide bulandırıcı bir hal alabilir.
Aslında bazen konuşmaya da gerek duymamak gerek. Çünkü ne kadar konuştuysak o kadar öldük her defasında.

Sanırım kendince farkedemedi ikimizin de yıllardır Godot'yu beklediğini. Godot hiç gelmedi, zaten oyunda Godot'nun kötü biri olduğunu hiç düşünmemiştim. Vladimir ve Estragon'un sürekli olarak dünü unutmaları ve ortaya çıkarttıkları avangart trajedinin vahametinden Pozzo'nun Lucky'e yaptıklarını dahi görmezden gelir olduk.

Biz hala Godot'yu bekliyoruz. Ben geceleri bekliyorum, o da gündüzleri bekliyor. Olur da Godot gelirse, ikimizden birini orada bulsun diye. Godot ikimize de geleceğini söylemedi aslında hiç - Vladimir ve Estragon'un aksine - Biz kendimizce umduk gelişini. Diğerlerine gelen, bize de gelirdi değil mi?

Ama Godot hala gelmedi. Bir gün gelirse ona soracağım bu kadar gecikmesinin hesabını. Belki Godot'nun da söyleyecek hiçbir şeyi olmaz ve susar, tıpkı o ve diğerleri gibi.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

senin oldugunu ögrenince bi daha okudum baska bi gözle.Güzel olmus...